MELEK YAĞCI
Sevgili izleyenlerimiz yepyeni bir KİMSİNİZ programı ile daha beraberiz. Zaten yepyeni olmasa nasıl beraber olabilirdik ki.. Değil mi efendim. Yani “işte az kullanılmış bir Kimsiniz programını daha sunuyoruz” desek hiç olur mu ?.. Zaten bu programın özelliği artık şifreli yayınlanıyor olması. Yani üye olmayanlar artık bize ulaşamıyor. Özetle artık bizbizeyiz. Lady’cim sorularınızı daha rahat ve kasmadan sorabilirsiniz. Şu konuğumuzu tam karşıma oturtur musun, güzel görünüyor da…
Kaşınızdaaaa Leydiiiiiiiii Poiiinntttttttt !!.....
Güralp Beycim, bir kere bana Günlük vasıtasıyla laf atmaktan vazgeç. Ropörtajları aksatıyorsam bir sebebi var. Çok güzel bir dansçı kızın peşinde koşuyordum da ondan biraz vakit geçti. Boşuna dememişler, kız evi naz evi diye. Arkadaşım diye bana ekstra naz mı yaptı, bilmiyorum. Yok niye benimle röpörtaj yapacaksın, yok daha sonra yapalım derken sonunda ikna ettim. Çok da iyi etmişim. Benim bu söyleşiye kadar tanıdığımı sandığım ama daha farklı yönlerini şimdi öğrendiğim en ilginç insanlardan ve söyleşilerden birisi oldu. Buyurunuz karşınızda bir yırtmaç prensesi…MELEK YAĞCI
Lady Point: Sormam lazım yoksa çatlarım; Allah aşkına senin kaç tane eteğin var ?
Melek Yağcı: Saymadım ama çok !.. Tabi benim onları kendi yaptığım aksesuarlarla değiştirdiğimi de düşünürseniz baya bir fazla oluyor. Normalde hiç etek giymiyordum ama 2 sene önce aniden varis oluştu. Ben de, hiç etek giymedin bu da sana ceza oldu, artık istesen de giyemeyeceksin diye çok üzüldüm. Neyseki muhteşem bir doktor sayesinde ameliyattan sonra hiç iz kalmadı ve ben de sürekli etek giymeye başladım. Yani benim etek giymem, hele ki yırtmaçlı olanlar hep Tanrıya bir şükran gösterisi, her adım atışım bir duadır aslında.
LP: Hay Allah geçmiş olsun, şu doktorun adını bana bir verseniz. Güralp bey.. şştt.. patron.. Amma dalmışsın ha.. Niye karşıma oturtur musun dediğini şimdi anladım. Bakma kızın bacaklarına yaa..
GD: Ha ? Efendim ? Soru neydi ? Pardon şeyi düşünüyordum.. Neyse, siz devam edin Ladycim.
LP: Şimdi en merak ettiğim şeyi soruyorum: Sen hiç kilo almaz mısın ?
MY: Tabi doğuştan gelen bir şansım var ama ben yemek konusunda çok seçiciyim. Öyle her önüme geleni yemem. Hele öyle özensizce, alelade pişirilmiş bir yemeği asla yemem.Yiyen insandan da nefret ederim. Saygı duymam. İnsan yediği şeyden oluşur. Ben sadece ve sadece taze malzemeyle hazırlanmış, içine sevgi ve özen konmuş yemeği yerim. Ayrıca düzgün hazırlanmamış bir masaya da oturmam. Tabi bir de işin spor kısmı var. Haftada 5 gün spor yapıyorum. Eskiden daha fazla yapardım ama şimdi bir spor danışmanım var ve o daha fazla yapmama izin vermiyor.
(GD: Lady, kulağına bişey söyleyebilir miyim. Bence bu arkadaş sana kıl. Göbeğine bakarak özensiz yemek, saygı duymam falan gibi laflar ediyor. Arkadaşlığını gözden geçirmende fayda var. Yani benden söylemesi.
LP: Ya dur yaa..)
LP: Yakın bir zaman önce işinden istifa ettin. Herkesin girmek için bir sürü torpil kullanmak zorunda olduğu bir yerden ayrılmak biraz radikal bir karar değil mi ?
MY: Asıl kalsaydım radikal bir karar olurdu. İlk 2 yıl hiç tatil yapmadan çalıştım. Sonraki yıl “bu sene bahar gelmeden yaz geldi arkadaşlar” dedim, onlar da hayır bahar geldi de sen ofiste çalışıyordun farkına bile varmadın dediler. Baharın farkına varmadan gelip geçmesi bana ders oldu. Zaten mantıklı düşününce bir insanın bütün gününü bir ofiste geçirmesi için deli olması lazım. Aklı başında hiçbir insan bu uygulamayı kabul etmez. Ayrıca bu kadar vaktini ofiste geçirince hayal kurmaya vakit kalmıyor. Hayal kuramadığımı fark edince ayrıldım.
GD: Benim de bir sorum var: İstifa edenlere tazminat veriliyor mu ? Milongalara bu tazminatla mı gidiyorsunuz yoksa birikiminiz var mıydı ?
LP: Şifreli yayınlanıyor olsakta orası bizi ilgilendirmez Güralp Beycim. Zaten bırak milongayı, Sevgili Melek Amerika’ya bile gitti. Bize anlatır mısın, nedir Amerika hakkındaki izlenimlerin ?
MY: Ahhh New York…Müthiş bir yer. Muhakkak gidilmeli. Müzeleri, galerileri, sokakları, yemekleri, gece kulüpleri, mağazaları inanılmaz. Amerika’yla birlikte bütün dünya görüşüm, özellikle de sanat anlayışım değişti. Sistemleri çok düzgün, yalan söylemiyorlar. Sadece kapalı yerlerde değil, sokaklarda bile sigara içmiyorlar. Sonra herkesin kendi yaşam alanı var, kimse size çok yaklaşmıyor. Ama maalesef bu mesafe dansa da yansıyor. Ve dans ederken hislerini kullanmıyorlar. Bu yüzden ben New York’da yaşasaydım kesinlikle tangoyu bırakırdım.
GD: Lady’cim yırtmacını sorsanız, belki dikkatlerden kaçmıştır.
LP: Merak etme. Dikkatten kaçan bir şey yok !.. Bildiğim kadarıyla aşçılık sertifikaların ve tecrübelerin de var. Peki restaurant tecrübelerinden yola çıkarak bize ne tavsiye edersin ? Mesela ne yiyelim ne yemeyelim ?
MY: Bana göre en güzel yemek evde pişen yemektir. Ama illaki dışarıda olsun diyorsanız; bir defa asla ve asla çok süslü yemeklere itibar etmeyin. 50 kişiyi geçen davetlerde çiğ sebze, salata yemeyin. Mümkünse büyük davetlerde hiçbir şey yemeyin. Restauranta girdiğinizde ise havayı koklayın, mutfak pis ise kokusu muhakkak kapıda sizi karşılar. Temiz bir mutfak her gece köpüklü sularla baştan aşağı yıkanır, bütün duvarları, evyeleri, tek tek sökülmüş ocakları ovulur. Sonra garsonlara bakın, temiz bir şef, kendi yemeğini asla pis bir garsona taşıtmaz. Bir de iyi yemek konusunda en güvenilir iki kaynak vardır. Çocuklar ve köpekler. İkisi de asla yalan söylemez. Mesela geçenlerde bir çikolatalı kek denemiştim, Cenker’in köpeği, Boby, peşinden koşmuş bir dilim daha versin diye. Çok mutlu oldum sınıfı geçtim diye :)) <
GD: Lady bi eğilsene. Cenker’i tanırım, kibar çocuktur. “Keki yiyemedim, köpeğe verdim” diyememiştir bizimkine.. hehehe..
LP: Milongalarda bütün gece dans ettiğini görüyorum. Peki hiç dans teklifini red ettiğin birisi olmuyor mu ?
MY: Şu ana kadar 2 kişiyi reddettim. Birisi içkiliydi, 1. şarkı bittiğinde, alkollü bir insanla dans edemem dedim ve oturdum. İkincisi ise başka maksatla dans etmeye başladı, onda da şarkı devam ederken pistin ortasında bırakıp oturdum. Bir daha olursa sadece oturmakla kalmayıp bir de iyisinden bir Osmanlı tokadıyla süsleme yapayım diyorum :))
LP: Kimliğim ortaya çıkmasın diye kendi tarzımla karşılaştırmak istemiyorum. Dansını izliyorum, ki Esteban’ın da masana kadar gelip seni dansa davet ettiğini öğrendim (kıskanmadım desem yalan olur), görüntüye bakılırsa müthiş bir teslimiyet duygusuyla dans ediyorsun. Hislerin bu kadar yüzeyde mi? Nasıl desem, sanki dans ettiğin kişiyle bir aşk yaşıyorsun…
MY: Esteban’ın beni dansa kaldırması tabiî ki hayatımın olayıydı. Anlatılmaz yaşanır bir durumdu. Hislerimle dans etmem konusunda ise çok haklısın. Doğru tespit. Ben, beni güzel dans ettiren her erkeğe aşık oluyorum. (Tabiî ki tanda boyunca. Buradan herkese mavi boncuk dağıtmayayım durduk yere) Cortinalarda dünyaya dönüyorum neyseki de durumu kurtarıyorum.
GD: Bu şartlarda şimdiye kadar bana da birkaç tanda aşık olduğunu söyleyebilir miyiz ?
MY: Evet, hakkını yemeyeyim. Sen de iyilerdensin.
GD: Lady’cim, ben sana demiştim. Melek süper bir kız, iyi bir arkadaş. Keşke bütün arkadaşların Melek gibi olsa…
LP: Peki sabahları mutlu uyanır mısın ?
MY: Ben mi ? Geçen sabah, ben kimim, burası kimin evi diyerek uyandım. Annemin en kabullenemediği konu budur benimle ilgili. Başkalarının çocukları mutlu uyanıyormuş dediğine göre. Nerede ve nasıl gördüğünü bilmiyorum ama o çocuklar her kimse buradan uyarıyorum, annemin sinirini bozmayın da adam gibi uyanın.
LP: Peki yerinde olmak istediğin birisi var mı ?
MY: Çok var ama en çok dağlar kızı Heidi olup Peter’la büyük aşk yaşamak isterdim. Gerçi uçaktan bakınca pek romantik görünmüyor o Alp’ler, ancak Peter’la birlikte sorun olmazdı gibime geliyor ;)
GD: Alplerde böyle etekler giyemezdin ama. N’aberr…
Özel Soru: Tangoyu öğrenmek için iyi bir partner şart mı sence ?
MY: Bence olmazsa olmazlardan biri. Ben çok şanslıyım. Cenker mükemmel bir partner. Çok sabırlı, azimli, sakin. Hareketteki hatayı ben yapsam bile, hemen üzerine alır, ben yaptıramadım muhakkak der. Çok centilmendir sonra. Milongalara götürür, kapıdan alır kapıya bırakır. Bir de hayatımda tanıdığım en bakımlı dansçıdır kendisi. İmkan olsa cortinalarda gidip duş alacak ama neyseki o 5-10 saniye ben onu lafa tutuyorum da unutuyor. Herkese onun gibi bir partner dilerim.
GD: Ben de bu anlattıklarının bir kısmına şahidim. Yani beni de eve bırakması, hatayı ben yapsam bile kendi üstüne alması gibi.. Niye güldün Lady’cim, sen yokken birkaç kez Point’teki pratik saatinde beni Cenker lead etmişti. Üstelik bu arkadaşın hala bekar olması da dansçı kızlarımız için çok önemli bir özellik bence.
LP: Bu güzel söyleşi için teşekkür ederim.
Sayın KİMSİNİZ izleyenleri, yayınlandığı her hafta reyting rekorları kıran programımız yine sizlerden gelen güç ile yoluna devam ediyor. Yakında yepyeni bölümlerimizde görüşmek üzere hoşça ve sağlıcakla kalın diyoruz.
|