English

Kimsiniz ?

« önceki

DENİZ ALTINAY

24 Şubat 2007 Cumartesi

Haftalardır programını yayında göremeyenlerin merakla beklediği yeni programımıza hoş geldiniz efendim.

Bazen hepimiz yaptığımız şeyi bir kenara bırakıp soluklanmak isteriz. Ya da önem verdiğimiz bir şey ister istemez başka şeylerin arkasına düşer. İşte Lady Point’de söyleşilerine böyle bir ara vermişti. Şimdi bomba gibi bir konuk ve bir solukta bitireceğiniz muhteşem bir sohbetle karşınızda.

O biiiiiirrrr Leydiiiiiiiiiiiiiii..
O biiiiiiiiiirrrrr zerafeeetttttttttt..
O biiirrrr… o biiiirrrr..

Ladyyyyyyyyyyyyyy Poooiiiinnnnntttttttttttttt

Çok değerli Point'çiler,

Gündüzleri çalışıp geceleri de milongalara gidince yazarlık yapmaya fırsat kalmıyor bazen. Sizle yeni bir KİMSİNİZ’de tekrar birlikte olmak güzel bir duygu. Bu haftaki konuğumuz camiamızın en centilmenlerinden, en yakışıklılarından ve de en iyi dansçılarından. Dediğine gore bekarmış da. (işte çapkınlık böyle bir şey demekki hanımlar, onlar hep bekar !) Beni kırmadı çok büyük bir samimiyetle cevapladı sorularımı.

Tangonun psikolojik açılımını merak edenler, buyrunuz okuyunuz efendim, karşınızda sevgili Deniz Altınay…

Lady Point: Sevgili Deniz, dunyadaki tango festivallerini en fazla takip eden sensin galiba. Gezmeyi mi çok seviyorsun yoksa tangoyu mu? (hadi söyleyeyim de içimde kalmasın yoksa yeni yeni güzel kızlarla tanışmayı mı ?)

Deniz Altınay: Doğrudur şöyle bir saydım yaklaşık 15’e yakın yurtdışı festivaline ve 4-5 kadar yurt içi festivaline katılmışım. Katıldığım workshop’ları ise hatırlayamıyorum artık. Gezmeyi oldum olası sevmişimdir ama tango ile gezmek gerçektende harika, orada tango sizi bir gün sonra sıradan turist rolünden çıkartıp oralı arkadaşlarınız ile çevreyi ve güzellikleri tanıma fırsatı veriyor. Tango insanları birbirine çok hızlı yakınlaştırıyor gerçektende. Kızlara gelince, aksini sevgilisi olanlar ve evli olanlar düşünmeli :))

LP: Yakın zamanda yaptığın bir yorum üzerine, eleştirel olarak sana “Festival Gurusu” diye hitap edilmişti yanlış hatırlamıyorsam. Sana böyle denmesinden rahatsız oldun mu? Yoksa festivallerin yakın takipçisi olarak, aslında bu ünvanı hak ettiğini düşünüyor musun? Hazır konu açılmışken de dünyadaki milonga mekanlarıyla kıyasladığında Point’i nasıl buluyorsun ? Sence bu Güralp daha ne yapsın ?

DA: O cümlede yazan tam olarak "sözde festival gruları" idi. Doğrusu pek üstüme alınmadım. Ben daha çok başkalarının kasdedildiğini düşündüm !! Ama eğer bana yönelik idi ise "sözde " değil ama gerçektende bir organizasyon gurusuyum. Başkanlığını yürüttüğüm enstitünün 10 yılı aşkın süredir organize ettiği uluslararası yaz konferansları ve bir çok organizasyonun mimarı sayılırım. Eee bunca festival de eklenince neyin iyi olduğunu, neyin kötü olduğunu anlamak için Ruh Bilim Uzmanı ve Organizasyon Uzmanı olmak gerekmez diyorum :))

Point tartışmasız istanbul'un en iyi milongası. Müzik, zemin, mekan güzelliği, konukseverlik, pozitif atmosferi ile öne çıkıyor. Kendinizi orada asla kasıntı bir mekanda yada salaş bir mekanda hissetmiyorsunuz. Orası dost bir mekan... Milongalar sahiplarine benzer !! Dolayısı ile Güralp için daha ne söylenebilir ki !!

(LP: Güralp'çim hadi yine iyisin, sağlam övgü aldın...)

(GD: Denizcim ağzına saglık. Programdan once bahsettiğim para sehpanın üstündeki zarfın içinde. Bir de anlaşmamız geregi Günlük süper bir fikir, Lady Point niye ortaya çıkmıyor, kahrolsun pist terörü falan diyecektin.. Hatırlatayım dedim..)

LP: Peki diyelim ki bir festival için yine yurtdışındasın. Hep tangoyla mı geçirirsin günlerini, yoksa başka şeylere de vakit ayırır mısın ? Tango dışında başka hobilerin var mı? (Mesela avukat bey arkadaşımız Fener’e hasta, senin de böyle hasta olduğun bir şey var mı ?)

DA: Yurt dışında özel müzeler ve sergiler mutlaka görülür. Oranın otantik yemekleri ve restoranları mutlaka elden geçirilir, ve tabiki alışveriş ve şehrin sokaklarının ve yaşantısının hissedilmesi. Bir de son zamanlarda fotoğraf çekmek bu aktivitelere eklendi... O nedenle festivalden hep bir iki gün önceden gidip bir iki gün sonra dönerim.

GD: Peki Deniz, şehrin güzel kızları nerede yaşar, hangi barlara gitmek caizdir gibi araştırmaları nasıl yapıyorsun ? Yakında bu konuda senden biraz yardım almayı düşünüy…

LP: Güralp beycim, sohbeti siz mi yapacaksınız yoksa ben mi ?

Sevgili Deniz, tekrar sana dönersek… Hadi kışın birkaç hafta görmeyince, kesin bir festivale gitmiştir diyorum, ama yazın aylarca ortadan kayboluyorsun. Napıyorsun bütün yaz ? Böyle izole olmanın özel bir amacı var mı?

DA: Evet doğru, kışın eğer bir konferans değil ise mutlaka festivaldir. Yaz dönemine gelince o işlerden uzaklaştığım ve sadece kendime ayırdığım bir arınma, dinlenme ve eğlenme zamanı. Kendimi hem sakin hem eğlenceli bir mekana atıp birkaç ay orada duruyorum... Bu arada basılmış olan 4 kitabımın büyük bir bölümünü bu yaz tatillerinde yazdım diyebilirim. Bence bu ara ve dinlenme bizim alanda şart....

LP: Biraz kadınlardan konuşalım diyorum. Sence Türk kadın dansçılar dünya ortalamasına göre neredeler ? (Bu röpörtajı Türk kadın tangocular da okuyacak ona göre! Ben baştan uyarayım da..)

DA: Türk kadın dansçılar dünya ortalamasında iyi bir yerdeler. Arjantinlileri bir kenara bırakırsak, Ruslar, İsviçreliler, Türkler, Almanlar, Italyanlar diye sıralayabilirim. Ruslar ve İsviçreliler dans içinde en çalışkanları, yani erkekle birlikte araştırıp ona yardımcı olup, yenilikler yaratılmasına katkıda bulunuyorlar. Bunu yaparken zerre kadar erkeğin dansına hakim olmak gibi bir etkileri yok. Yalnızca erkeğin yaratıcılığına kapı açıyorlar. Bu son derece zor ve üst düzey bir iş... Laf açılmışken kötülerden de bahsedelim: Amerika'lı ve İngiliz kadınlar başta geliyor... Bizde Zeynep gibi, Ceren gibi, Elif gibi, Nevra gibi, Melin gibi dünya çapında değerlendirilmesi gereken dansçılar var. Fazla söze gerek yok..

LP: Hah.. Ben de hep bu Ruslar napıyor diye merak ederdim valla, gerçi yine pek anlayamadım o erkekle bir olup yaratıcılığa katkıda bulunmak falan.. neyse…

GD: Ladycim sen kaç yıldır tango yapıyorsun ? Bunu kadın olarak anlamanızı zaten beklemiyoruz. Erkek olmak kolay mı sanıyorsun. Hem dans et hem yaratıcı ol hem kadını rahat ettir hem pist trafiğini kontrol et hem de bütün bunları yaparken dansetmekten zevk al… Yazarlığının yarısı kadar dans ettiğinde eminimki Deniz seni de yukarıda saydığı listeye alacaktır. Aslinda senin durumun yine iyi. Benim öyle bir listeye girme şansım hiç yok. Gerçi bir iki arkadaş dans bitiminde nezaketen “aa.. çok hoştu, süpersin” falan diyor ama acı gerçekleri artık kabul ediyorum.

LP: İllaki lafımı bir yerlere çekmek zorunda mısın ? Üstelik düşündüğün kadar kötü değilsin ama dansının hızla gerilediğini kabul etmek gerek. Biraz ders al bence.

LP: Sevgili Deniz, çapkın olduğunu biliyorum. Peki niye hala bekarsın ? Nedir arayipta bulamadığın ? (Bu soruyu en son çok sevdiğim Vakvak Gökhan’a sorduğumda bana öyle bir cevap vermişti ki… ”Hassas bir kalp, insan sevgisi, söylediğiyle yapmak istediği şaşmayan, gücün dışsal değil içsel bir dinamik olduğunu fark etmiş, feminen hatta kokoş, asil bir ruha sahip, mütevazi, kültürlü, ... seklinde bir liste yapilabilir. Ama boyle listelerin işlemediğini de görmüşsünüzdür.

Biraz daha işleyen birşey varsa, erkeğe erkek olmak için alan tanıyan, kadın rolünü benimseyen, paylaşan, destek olan, ağırılığını taşıtmayan, sınırları izinsiz zorlamayan, erkeğin dediğini dikkate alan, buütün bunları yapan ve karşıdan da bunu bekleyen olarak da tarif edebiliriz. Yani verdiği kadar alan, aldığı kadar veren, fazla alırsa hediye olarak kabul eden, fazla verirse de hediye olarak verebilen diye de tarif edebiliriz.

Üstüne üstlük bir de romantizm olacak, sevgi-saygi derken tensel uyum filandi”
sorduğuma soracağıma pişman olmuştum)

DA: Ancak Nişan aşamasına kadar gelebilmiş ve nişanını görünen o ki bozmuş bir insan canlısıyım.... neden ? sorusu bu liste ve bu söyleşinin içine sığmaz...ama iyi nedenlerim olduğu doğrudur... Allah sonumuzu hayır etsin :)))

LP: Dansını izlediğimde (ve de dans ettiğimde) yakın dans eden ama kadını bir o kadar da serbest bırakan bir erkek görüyorum. İlişkilerinde de böyle misin? Yani bu serbest bırakmak bir anlamda sen de beni serbest bırak mı demek?

GD: Süper soru. Hadi bakalım…

DA: Bu sene Boğaziçi Üniversitesi Aile Tedavileri Kongresinde "Tangodrama" adını koyduğum yeni bir çift terapisi yaklaşımının sunumunu ilk kez gerçekleştireceğim. Tango ilişki tutumlarının aynasıdır, sizin de bir psikolog olduğunuzu biliyorum (GD: Nasıl yani ? Hangimiz ?), bu sorunun içinde cevabında yattığını aşikar. Kişiler genel olarak vermeye çalıştıklarını almayı umarlar, ama çok yakın ilişkide maçolaşıp kıskanç tutumlar sergilediğimde olur....
(LP: Acaba bu “tangodrama”ya biz de katılabilirmiyiz ki ?)

LP: Bir kadında en çok neye sinir olursun ? Hatta nefret edersin ? Asla ve asla kabul etmem, Angelina Jolie olsa dönüp bakmam, red ederim diyeceğin bir şey ?

DA: Böyle bir bilgi bende yok !! Sevmediğim şeyler var ama bu derece nefret ??

(LP: Zaten kadından nefret edebilen birisi nasıl çapkın olsun değil mi, benim de sorduğum şeye bakın)

GD: Öyle deme Point Hanım. Tamam nefret biraz abartı ama hoşlanmadığımız şeyler var elbette. Sevgili Deniz her zamanki nezaketi ile bir şey söylemiyor bu konuda ama ne bileyim.. Mesela bana zorla bir şey yaptırmaya çalışan kadın bana itici geliyor. Bu zorla yapılan şey bulaşık yıkamak da olabilir dans etmek de. İlişkilerde verici olmak gerekmekle birlikte zorlama olmamalı diyor ve köşeme çekiliyorum.

LP: Son haftalardaki en güzel konuşmanız buydu Güralp Beycim, tebrik ederim. Bu şekilde konuşacaksanız mikrofonumuz her zaman hizmetinizde olacaktır.

Sevgili Deniz, sana Deniz’cim diyebilir miyim ?

DA: Elbette, sevinirim.

LP: Teşekkür ederim. Deniz’cim, psikodrama konusunda önemli çalışmaların ve yayınların olduğunu biliyorum. Hatta bende 2 tane de kitabın var. Peki konuyu bilmeyenler için psikodramanın ne olduğunu, hatta kimler için iyi olabileceğini biraz anlatabilir misin ? (Kimler için dediysem aman sakın isim verme. Ne bileyim benim adım, hatta Güralp’in adı falan geçer.. zaten sınırdayız)

DA: Psikodrama Grup Psikoterapisi ve Sosyometri sitemi kişinin seçimlerinden hareket ile eylem içinde gerçeği, geçmişi ve geleceği keşfetme ve değiştirme amacını güden bir tedavi ve öğrenme sistemi. Her yaş grubuna uygulanabilen psikodrama, her tanı grubu ile de çalışabilmekte, hızlı ve etkili bir yöntem. Yaratıcılığa dayalı bu sistem, mutsuz insanı spontan insan yapmayı yani bir başka deyişle çocukluğumuzda kaybettiğimizi yeniden yakalatmayı hedefliyor. Bu arada eylem ve sözdeki başarı ters orantılıdır. Daha fazla kafa ütülemeyeyim, merak eden internetteki sayfamıza baksın :)) www.istpsikodrama.com.tr

GD: Deniz, bak şimdi, bu olmadı. Reklam işi anlaşmada yoktu. O zarfın içindeki paranın bir kısmını geri almak zorundayım. İstersen reklam işini programdan sonra konuşuruz. www.milongator.com sayfasına reklam vermek istersen elbette bunun bir fiyatı olacaktır. Malum biz tangocuların çoğunun ruhu yaralı ve sizin gibi insanların desteğine ihtiyacımız var. Reklamınızı yapmak için doğru mecra yani..

LP: Tangonun iki insanı birbirine yakınlaştırabildiğini hepimiz biliyoruz. Peki aynı oranda ayırabilir mi sence? İnsan tango yaparken partnerini aslında hiç tanımadığını ve aslında onu istemediğini fark edebilir mi ?

DA: Bence tango yakınlaştırdığı kadar uzaklaştırıyor da demek hiç yanlış olmaz, eylem içinde yalanı barındıramaz, sözcüklerin arkasında saklanabilen bir çok kişi eylemde kendisini ele verir... İşte tango... Psikodramada bu noktadan hareket eder. Kişiyi dansda tanımak, eylemde tanımak ve dolayısı ile daha doğru kararlar verebilmek olanaklı.

Özel Soru: Bir psikolog olarak, tangonun kadın ruhuna iyi gelmesini nasıl açıklıyorsun ? Bir erkeğe güvenebilmek, kadın gibi davranılmak, ortak paylaşılan bir anda eşit taraflardan birisi olmak vs ?

Özel Cevap: Bu tehlikeli bir soru. Kadının tangoda ne aradığı !! Cevaplar tabiki var ama bence burada tartışılmamalı derim, ama şu ilginç olabilir: Kadınlar neler söyledi bu güne kadar tango hakkında;

* Yönetilmeye alışmak istiyorum
* Kadın gibi davranmak istiyorum
* Korunaklı bir ortamda erkekle yakınlaşmak istiyorum
* Dans etmekten zevk alan erkekleri tanımak istiyorum
* Yalnız başıma gidebileceğim bir gece hayatım olsun istiyorum..

Bunlar bana söylenenlerden bazıları, umarım seni cevaplarım ile tatmin edebilmişimdir.

LP: Sevgili Denize bu samimi cevapları verdiği ve bizimle hayatını paylaştığı için çok teşekkür ediyorum.

GD: Efendim bu hafta da bize ayrılan sürenin sonuna geldik. İnsan böyle tatlı söyleşilerin hiç bitmemesini istiyor. Sevgili Deniz Altınay’a programımıza katıldığı için tekrar teşekkür ediyor, başka KİMSİNİZ’lerde yine içimizden birilerini daha yakından tanımaya devam edeceğimizi hatırlatıyor, sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.

Hoşçakalın.



(GD: Leydi mikrofon kapandı mı ? hah, iyi.. Deniz, abicim şu zarfı öyle cart diye cebe attın. Paranın yarısını alabilir miyim. Hem bahsettiğim konularda hiçbişey söylemedin. Hiç olmazsa bi seans terapiye falan gelsek. Ben yengeyi de alır gelirim. Aaa.. adama bak, zarfı bırakıp dinlemeden gitti ya..

« önceki
                Web Stat