English

Kimsiniz ?

« önceki

ARJANTİN'in ÜÇ GÜLÜ: ASUMAN - GÜLSEV - NİL

10 Nisan 2007 Salı

Sevgili ve canımızdan çok sevdiğimiz izleyicilerimiz, değerli büyüklerimiz, daha da değerli tangocular ve KİMSİNİZ programını canlı, banttan veya internet üzerinden izleyen non-tango dünyasının seçkin üyeleri,

Uzun bir süre önce Sevgili Lady Point hanımın hazırlayıp sunmayı planladığı bu programımızı, açılış cümlemi bir türlü toparlayamadığım için geç yayınlamak zorunda kaldık. Şimdi şöyle bir düşünün, kuru kuruya “programımıza hoş geldiniz” desem kaç kişi ilgi göstermeye devam ederdi ? veya sonu başından belli bir cümle kursam bana yakışır mıydı ? Reyting canavarına kurban olmamak için bazı konuları yayından önce tekrar tekrar gözden geçirmemizi doğal karşılayınız efendim. Kaliteden ödün vermeden zirvede kalmayı şiar edindik (Bunun anlamını bilmiyorum ama Bülent Ersoy gibi laf yumurtlamakta fayda var diye düşündüm).

Aslında mikrofonu bana bıraksanız daha saatlerce konuşabilirim ama konuklarımız yerlerinde kıpırdanmaya başladılar bile. Kadın milleti, hep kendileri konuşsun istiyorlar. Şimdi onları daha fazla bekletmeden yavaşça kenara geçiyor ve sizi, büyük yazarımızla baş başa bırakıyorum..

Karşınızdaaaaaaa… Laaaadyyyyyyy Pooiiiiiinnttttttttttt !!......

Sevgili Pointçiler,

Nihayet beklenen üçlümüz ülkemize geri döndü. Onlar ki kadın başlarına, taaa İstanbul’dan kalkıp dans edeceğiz diyerek başka bir kıtaya gittiler… Gönüllerince gezdiler, tozdular, alışveriş yaptılar (kendilerinin kaçar çift ayakkabı aldıklarını duyunca sakın ekran ayarlarınızla oynamayın, toplam 42 çift…).

İşte camiamızın üç güzel hanımı, Buenos Aires fatihleri, medarı iftiharlarımız;

Sevgili Asuman, Gülsev ve Nil.

Ben sordum onlar cevapladı, nasıl gittiler, nerede kaldılar, ne yediler ne içtiler, kimlerle dans ettiler vs vs vs. Şu BsAs ne menem bir yerdir diyenler, buyrunuz keyifli okumalar efendim…

Lady Point: Uçak yolculuğunuz nasıldı ? Hangi havayolu ile uçtunuz ? Memnun kaldınız mı ?

Asuman: ALITALIA ile uçtuk ve oldukça rahat bir yolculuk yaptık. Çünkü giderken torpilli bir şekilde exit yerlerimiz vardı. Ancak biliyorsunuz oldukça uzun geçen bir yolculuk. Bir müddet sonra uçak otobüse dönüşmeye başlıyor. Ancak ben ilk gidişimde AIR FRANCE ile daha konforlu gitmiştim. Ama üç hatun yanyana olunca pek keyifli bir yolculuk oldu doğrusu. Dönerken exit alamadık ama bu defa da koridorları kapadık önlü arkalı olarak ve bol bol dedikodu yaptık. Tabi ki BA dedikodusu !!!!!!
Nil: Uçak yolculugu uzun ve yorucu. Özellikle aktarma yaptıktan sonrası için herkese bir uyku ilacı tavsiye edebilirim. Business olmadıktan sonra bence uçakların hepsi de aynı. Dar ve sıkışık bir mekan. Değer mi dersen bir veya iki ay için değer...
Gülsev: Alitalia, bence vasattı…

LP: BsAsde nerede kaldınız ? Tavsiye eder misiniz ? Gidenler nelere dikkat etsinler ?

Gülsev: Asuman internetten bulmuştu..fena degildi... yeri güzeldi. Milongalara, merkeze yakındık. Asuman'a danışmalarını tavsiye ederim.
Nil: Gidiş sayınıza göre daire veya oda tutmak mümkün hem daha ucuz hem de rahat.
Asuman: BA te bu defa tango sayfamıza mail atan Alfio Rizotti’ninn dairesinde kaldık. Aslında evin yeri çok güzeldi ama sonuçta bır apartman dairesi. Daha önce Caseron Porteno diye bir tango house da kalmıştım ve daha mutlu olmuştum. Çünkü avlusu olan, bahçesi olan ve her türlü servisi daha rahat alabildiğim bir yerdi ve orada kalan birçok insanla dostluğum olmuştu. Ne yazık ki festivaller serisi olduğu için orada yer bulamadık. Ama yine belirtmeliyim ki üç hatun zaten vaktin nasıl geçtiğini bile anlamadık. Kalacak yer seçerken çok dikkat etmek gerekiyor. Binlerce yer var ve planlı programlı olmak gerekiyor iyi yer bulabilmek için.

LP: Oradaki milongalarda erkekler bir tarafta, kadınlar diğer tarafta oturuyor ve kaş göz işaretleriyle dansa kalkıyorlar diye biliyorum. Bu zor değil mi ? Yoksa adrenalini artıran heyecanlı bir şey mi ? Ben geçenlerde Güralp’e “biz de böyle birşey yapsak” dedim, “hiç hoş olmaz, ne sohbet kalır ne eğlence.. herşey dans değil ki canım” dedi. Sizce de Point'de yapalım mı bir akşam ?

Nil: Her milongada kadın erkek ayırımı yok. Bu daha çok Arjantinlilerin gittiği lokal milongalarda uygulanan bir sistem. Bence çok keyifliydi, ben çok eğlendim. İstediğinle dans edip istemediğinle etmiyorsun. Sonra gerçekten de adrenalin olayı heyecan vericiydi. Burada böyle bir uygulama bence özentiden ileri gitmez çünkü burada dans eden küçük bir zümre var ve çoğunluk birbirini tanıyor. Orada bir ortamda bulunan insanlar çoğunlukla yabancı. Ayrıca öyle kaş göz işaretine gerek yok. Sadece bakışlarla davet yeterli. Bunu da keyifli bir oyun olarak düşünebilirsiniz...
Gülsev: Bence asla yapmayın...Kendi adıma söylüyorum..Ben alışamadım. O sıralama şekline hiç uymadık... Ama etrafa bakıp durmazsanız uzun zaman pisti seyrediyorsunuz. Benim için etrafı izlemek daha önemliydi. Artık iyice gözüme girecek kadar yakın davrananlar ile dans ettim..Bir ay daha kalaydık... Duman etmiştik Arjantini...
Asuman: Gerçekten de dansa kalkmak bakışarak oluyor biliyorsunuz. İlk iki gün zor oluyor ama sonra alışıyorsunuz. Hem çok zor hem de çok komik. Bakışacağım diye kızlarla iki kelam edemedim. En ön sırada oturmak aslında avantajlı değil çünkü bazı erkekler yürüyerek ve dolaşarak bayanları seçiyor ve yürüdükleri yerler ilk sıra masaların arkaları. Biz tabii raconu cok iyi öğrendik ya, kadınlar tarafının duvar dibine oturuyorduk ve böylece hiçbir erkek kuşu kaçırmıyorduk (!)... Fakat şaka bir yana çok zor bir iş bu cabaseo denen bakışmak. Çok komik birşey bu konuda, söylemeden duramam. Bohemia Plaza denen bir milongadayız. Garson geldi ve bana İspanyolca birseyler söyledi. Please in English dedim. Karşıdaki bey sizinle dans etmek istiyor dedi. Baktım, adam el salladı, ben başımı salladım, adam yerinden kalktı bana doğru gelmeye başladı. Kalkarken Gulsev’e dedimki “hani pavyonlu fılmlerde müşteri konsomatrise ikram yapar ya... hadi ben de gidiyorum”. Zaten ben Güralp’e böyle bır milonga yapmasını önermiştim. Galiba oradan yazdığım bir yazıda. Hoş olabilir.

GD: Pek katılmıyorum Asuman hanımcım. Okul yıllarımdan beri şu kesişme işinde hiç başarılı olamadım. Pastanede, kafede veya her neredeyse gözucuyla bakarak bir yere varılmıyor. Daha fazlasını ise ben beceremiyorum. Bak bak bak.. Nereye kadar ? Karışık oturma işi daha iyi geliyor bana. Zaten karşı masadan birini seçmek gerektiğinde dansı en uygun olmayan partneri bulacağımdan eminim. Buyrun, ben biraz sözünüzü bölmüş oldum…

Asuman: Rica ederim. İşte size hoş bir anı daha... Her cuma günü gittiğimiz bir yer vardı: Salon Argentına. Önce Julio ve Corina’nın dersi oluyordu, daha sonra da milonga başlıyordu. Ancak standart bir milonga değildi. İşte önce tango, arkasından cumbia daha sonra swing ve rock and roll. Gece boyunca dönüşümlü olarak böyle devam ediyordu. Ilk cuma şoka girdik. Oturduğumuz masa bara cok yakındı ve bayağı bir erkekler kuyruğu oldu önümüzde. Sabah saat beşe kadar nonstop dansettik ve ben tarzanca artık nakavt oldugumuzu ve kalkmak istemediğimi söylediğimde beni ayıpladılar ve bu her cuma giderek artan bir hayran kitlesi ile dört cuma devam etti. Tabi bizim orada yeni yüzler olmamız kısmetlerimizin artmasına neden olmuştur. Ama habire “muybien muybien” diyerek bizleri pek bir motive ediyorlardı. Yani anı pek bir çok. İnşallah bir defa da birlikte gideriz Güralp’i de alarak.

GD: Evet evet evet… Beni de götürün gelecek sefer. Söz, hiç yaramazlık yapmam, güzel güzel gezerim, istediğinizde dansa kalkar, siz otur deyince otururum. Sabah erken kalkıp gerekirse hiç yatmadan milonga milonga gezerim. Üstelik çok tertipliyimdir. Dağınıklıklarınızı toplarım, alışverişte paketlerinizi taşırı…
LP: Patron.. Yani Güralp beycim. Abartmıyor musunuz bu konuyu ?... Bence de gidin tabi ama böyle abartmanın alemi yok.. Neyse, biz konumuza ve güzel konuklarımıza dönelim. Arjantin’de en dikkatinizi çeken şey ne oldu ? Etlerin enfesliği, hayatın ucuzluğu, insanların düşük gelir seviyesine rağmen mutlu olmaları yada başka bir şey?

Nil: Arjantin’de beni en çok etkileyen şeylerden biri lokal milongalardaki 50-80 yaş gurubunun hayatı çok büyük bir keyifle yaşamalarıydı. 75-80 yaşlarındaki insanların gözlerinde kaybolmamış bir flört ve yaşam enerjisi vardı. Bizim insanlarımızın yaşayamadığı duygular için üzüntu duydum.
Asuman: Bence Arjantin’de en dikkat çeken şeylerden birisi bütün dünya insanlarının orada oluşu. İkincisi mimari yapısı. Çok güzel ve çok kolay adres buluyorsunuz. Ana caddeler var ve onları kesen sokaklar ve o sokaklardaki numaralar hep aynı başlıyor ve aynı bitiyor. Ancak çok kirli. Inanılmaz bir kağıt kirliliği var. Tabiki insanlar yoksul. Bize göre bile ucuz. Amerikalılar piyasayı yükseltiyor. Ancak herşeye ragmen sanki insanlar mutlu olmaya calışıyor. Bazı tradisyonel yerlerde bin yaşında teyzeler ve amcalar mırnav mırnav dansediyorlar. Emeklilik için ideal !... Etlere gelince; valla ben hiç yemedim diyebilirim.
Gülsev: İnsanların gelir seviyesi düşük olmasına rağmen mutlu olmaları.. Yaşamlarının içinde dansın yerininin çok olması… Yaşları hayli ilerlemiş (bizde artık evde oturmaları gerektigi düşünülen) insanları hayat çoşkusu beni büyüledi....

LP: Hanımlar, en merak ettiğim soruyu soruyorum ve hepinizden ayrı ayrı cevap istiyorum: Arjantinli erkekler mi yakışıklı mı, yoksa bizimkiler mi ?

Nil: Bence Arjantinli erkeklerle Türk erkekleri birbirine benziyor.... aslında düşünüyorum da galiba bizimkiler daha yakışıklı ama onların dans ederken kadınlara verdikleri duygular daha değişik ve yoğun..Bence bu yerleşmiş bir külturden ileri geliyor. Müzik ve dansın ruhu ve derinliği… Çok sade ve içtenlikle..
Gülsev: Her zaman kendi yakışıklılarımızı tercih ederim..
Asuman: Bizim erkeklerimız tabiiki (bence)… Ama Avrupalı hoş adamlar da vardı doğrusu.

LP: E hadi haksızlık olmasın, kadınları da kıyaslayalım bakalım, biz mi güzeliz onlar mı ? Yani neyimiz eksik, neyimiz fazla ?

Asuman: Valla bence biz beş basarız Arjantinli hatunlara. Ama tabiki çok hoş Avrupalı hatunlarda vardı(megaloman mıyım acaba ?) ..
Nil: Bence bu soruyu oraya sık giden erkek arkadaşlarımıza sorsan daha doğru olur. Ben pek dikkat etmemişim .
Gülsev: ……………………

GD: Ben bu sessizliğin altında çok derin anlamlar olduğuna inanıyorum ama Lady Point'den korkuma ben de susuyorum. Neme lazım.

LP: Gelelim kilit soruya, kaçar çift ayakkabı aldınız ?

Asuman: Yani ayıptır söylemesi ama ben galiba 7-8 çift aldım. Ama asıl bu soruya Nil cevap vermeli.
Nil: Biraz fazla ayakkabı aldığımı itiraf ederim Ben zaten ayakkabıyı çok severim. Dans ayakkabıları olunca da dayanamıyorum.
Gülsev: Boyumdan dolayı ben abartamadım açıkcası... Ama yanımdaki sevgili arkadaşlarım için böyle söyleyemiyeceğim.... Gümrüktekileri şok ettik açıkcası... Kıskançlıktan, belki de hiç giymiyeceğim topuklu ayakkabıları aldım arkadaşlarım sayesin de.

LP: Şimdi üç bekar hanıma da sormak istiyorum; Evli olsaydınız tango, ilişkinizi etkiler miydi ? Sizin için tango ne kadar önemli ? Ne kadar vazgeçilmez ?

Nil: Tango nihayetinde bir dans. Dans da bir çesit eğlence. Evli çiftler bunu beraber yapılan bir hobby olarak görürlerse sorun yok, hayatlarına bir renk gelmiş olur. Ama kendini ispatlama veya tehdit olarak kullanırlarsa o zaman tehlikeli bir silaha dönüşür ve her türlü ilişkiyi zedeler diye düşünüyorum...Vazgeçilmez olurluğuna gelince... bence hiçkimse ve hiçbirşey vazgeçilmez değildir...Hayat her zaman insana değişik kapılar açar ...yeter ki isteyelim...
Asuman: Sanıyorum ki bu çok evlilikle alakalı birşey değil. Çünkü dünya kadar evli insan vardı. Ama ben şükür ki bekarım yoksa gidemezdim zaten. Ama tangonun hayatımdaki yeri çok ama çok önemli. Olmazsa olmazlardan bir tanesi. Hayatta hiçbirşey vazgeçilmez değildir ama bence önem sırası vardır.
Gülsev: Bekar biri olarak tangonun hayatımı doldurduğunu ve bundan büyük keyif aldığımı söyleyebilirim..Gerektiği zaman azaltılıbilinir ama asla vazgeçilmez diye düşünüyorum.

LP: Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ediyorum.

GD: Size bol cumbialı ve swingli günler dileriz. Yine bekleriz efendim.

Efendim, bu haftaki programımız burada son buluyor. Aslında konuklarımız kendilerini bu kadar kasmasalar ne dedikodular, ne haberler çıkardı ama… Neyse, o konuları ben biraz eşeler deşeler, ilk ağızdan alıp doğrudan size yetiştiririm. Haftaya yepyeni bir KİMSİNİZ programında yeni konuklarımızla (konuk demedim, çoğul yani) birlikte olmak dileğiyle aranızdan ayrılıyoruz. Hoşçakalın.

« önceki
                Web Stat