English

Günlük

« önceki

Arjantin Günlüğü - 2025

28 Mart 2025 Cuma

Sevgili Günlük,

Bildiğin gibi 2020’de Buenos Aires’den dönerken Covid belası patladı ve oradan kalkan son uçağa binebildim. Bizden sonra tüm milongaların kapandığını ve tüm uçuşların durdurulduğunu öğrendim. Peki, 2023’de ne oldu? 5 şubatta buradan havalandık. İnişten sonra haberlerde Türkiye’nin güney ve güney doğusunda çok büyük bir deprem olduğunu öğrendim. Bitmedi... Bu sefer de dönüş uçağına binerken İmamoğlu’nun gözaltına alındığını öğrendim. Galiba artık oraya gitmesem iyi olacak. Her seferinde büyük bir olay oluyor.

Günlükcüm geleneksel olarak Arjantin dönüşü senin başına oturup orada geçirdiğim günler hakkında sana bir şeyler yazma alışkanlığımdan vazgeçemedim ve hemen bir köşeye aldığım notları çıkarıp önce onlara göz attım. Tam bunları toparlayıp yazmaya başlayacakken aklıma iki yıl önce Buenos Aires dönüşü neler yazdığıma bakma fikri geldi. İyi ki bakmışım. Tekrar edecek konuları atlayıp sadece yeni bir şeyleri yazmak daha mantıklı geldi.

Bkz Merak edenler için link: Arjantin Günlüğü 2023

Gerçekten de bu kez en tatsız seyahatimi yapmış oldum. İstanbul’da yapılan dansların neredeyse aynısını yapmak için ortalama 1300-1400 dolara uçak biletini alıp tek yönde 18 saat uçmanın hiçbir anlamı yok. İlk kez oraya gidecekler için ilginç olabilir ama benim için hiçbir cazibesi kalmamış ne yazık ki…

İstanbul’da düzenlenen büyük festivaller sayesinde meşhur orkestraları canlı olarak dinlemek ve sayısız tanınmış maestrodan ders alıp showlarını izlemek için oraya kadar gitmeye gerek kalmıyor. Peki, Buenos Aires’in İstanbul’dan farkı ne? İstanbul’da dans etmek için her gece 5-6 alternatifimiz varsa, orada bu sayı belki 10-15, hatta belki daha da fazla. Ancak, alternatif ne kadar çok olursa olsun ilk bir-iki hafta sonunda gideceğiniz yerleri belirleyip kaldığınız sürece aynı mekânlara gidip sürekli aynı dansçılarla dans etmeye devam ediyorsunuz. Yani alternatif mekân sayısının fazla bir önemi kalmıyor.

Yine de iki yıl önceki ziyaretimden bu yana yaşadığım bazı değişimleri özet halinde yazayım:

• Arjantin artık ucuz bir ülke olmaktan çok uzaklaşmış. Dünyanın her yanından gelen dansçılar aynı şeyi söylüyor. Alkollü içkiler haricinde her şey ateş pahası. Bir örnek: Milongalarda yarım litrelik pet şişe su 70-100 lira arasında satılırken bir kadeh şarap 100-120 lira civarlarında. Eskiden milongalarda her masada buz kovasındaki şampanya şişeleri varken şimdi genel olarak masa üstlerinde sadece su şişeleri görünüyor. Daha önce şehir içinde yapılan gezilerde ücretsiz olarak girilen bazı müze vs yerler artık giriş ücretli, hem de turistlere acımasızca pahalı fiyatlarda. Şehiriçi ulaşımda kullandığımız belediye otobüsleri ve metrolarda bile yerli insanlara göre %60 daha fazla para ödüyorsunuz.
• Geleneksel tangocu gözüyle baktığımda artık geleneksel tangodan çok uzaklaştığımızı zaten net olarak görüyordum. Buna kısaca “yeni tango” diyecek olursak, “yeni milonga” ortamları da artık eskilerden oldukça farklı. Bu şartlarda mızmızlanmadan elimizde ne varsa onunla mutlu olmaya çalışmaktan başka çare yok.
• En eski ve geleneksel dans edildiğini bildiğimiz pistlerde bile ronda falan kalmamış. Parça başladığında dış ronda düzgün gibi görünürken biraz sonra herkes pistin her yerinde dans adeta kafasına göre dans ediyor. Özellikle kendini maestro ve fotoğrafçılara göstermek isteyen dansçılar için ronda diye bir kelime hiçbir şey ifade etmiyor.
• Fotoğrafçı demişken… Bizde olduğu gibi orada da bazı milongalarda DJ ile birlikte fotoğrafçı da milonga duyurularında yer alıyor. Artık çoğu dansçı, pistteki hareketlerini fotoğrafçılara uygun açılarda uygun pozlar verecek şekilde ayarlıyorlar. Ne de olsa ertesi gün sosyal medyada o fotoğraflar paylaşılacak. Bu şartlar altında sarılsan ne olur, sarılmasan ne olur…
• Bir de pist çevresine bakalım. Eskiden tanda başladıktan itibaren dans edildiği sürece kenarda oturanlardan tık ses çıkmaz, neredeyse fısıltıyla bile konuşmazlardı. Şimdi ise pist çevresinde sürekli bir uğultu var. Konuşmalar, gülüşmeler vs vs…
• DJ’lere ne demeli?.. Önceki gidişlerimde belli bazı milongalar dışındaki tüm milongalarda klasik “tango-tango-vals, tango-tango-milonga” sıralamasıyla müzik yapılırken şimdi herkes kendi kafasına göre takılıyor. Örneğin 4 saat geçirdiğiniz bir milongada sadece bir vals ve iki milonga tandası dışında sürekli tango çalınması ve bunlardan en az 4-5 tanesinin Pugliese tandası olması (hatta Pugliese-D’Arienzo-Pugliese sırasıyla gitmesi) çok doğal olmuş.
• Bir de ilginç bir tespit: Oradaki pistlerde bizimkilere göre çok önemli bir fark gördüm. Hangi seviyede dansçı olursa olsun, hiçbir lead partnerini çevirmiyor. Pistte kalkan bir kol ve altında dönen bir takipçi görmüyorsunuz. Bir buçuk ay süresince sadece iki tane bu tip dönüş gördüm. Bir tanesi klasik bir milongada, diğeri sadece bir kez gittiğim (buradan giden dansçıların neredeyse her gün takıldığı) bir mekânda oldu. Partnerini çevirmek isteyen gitsin, salsa falan yapsın, değil mi Günlükcüm.

Yukarıda yazdığım şeylere bakıp bir saniyesi bile güzel geçmemiş diyebilirsin. Elbette ki öyle bir durum yok. Sadece genel değişimleri özetlemeye çalıştım. Gayet güzel şeyler de oldu. Örnek mi? İşte bir tanesi: Eski gidişlerimden milonga organizatörü olarak tanıdığım bir hanım, farklı bir mekânda canlı müzikli falan doğum günü partisine davet edince tabi ki gelirim dedim. İyi ki de demişim. Parti hangi semtte? Villa Crespo. Yani Pugliese’nin heykeline sadece 500 metre mesafede. Gecenin bir yerinde bir gitar + bir bandoneon müzik yapmaya başladı. Peki bandoneon’u çalan kimdi? Carla Pugliese. Pugliese soyundan birinden de canlı müzik dinledim ya… Daha ne olsundu.

Şu andaki kafamla bir daha gitmem diyorum ama bir süre sonra neler olur, fikrim değişir mi, hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Günlükcüm yaşayıp görecek olan bizleriz. Sense benim yazdıklarımla idare edeceksin.

Sevgiler,

Güralp

« önceki
                Web Stat