English

Günlük

« önceki

HER KAPALI TUTUŞ SARILMA DEĞİLDİR

24 Mart 2017 Cuma

Sevgili Günlük,

İstanbul’a dönüşümden beri arkadaşlarla aramda en sık geçen konuşma “ee… nasıldı oralar?” ve “bu sefer pek mutlu ayrılmadım” yapısında oluyor. Bunun nedenini döner dönmez sana anlatmıştım. Buenos Aires’ten döndükten sonra tekrar bizim pistlere bakınca “keşke orada biraz daha mutlu olsaymışım” demekten kendimi alamıyorum. Belki de bulmuş da bunuyor dedikleri bu olsa gerek.

Daha önce bin kez bile yazmış olsam, bin birinci kez yazmaktan vazgeçmeyeceğim bir konu bu. İstanbul’da milonga pistlerini izlerken biraz yorulduğumu hissediyorum. Bu, tamamen benim yaşlanmamla ilgili bir durum da olabilir, tangoyu dinleme ve yorumlama şeklimle de. “Bak artık tam senin sevdiğin gibi sakin dans ediyorum” diyen genç bir arkadaşın dansını izliyorum, içime bir kurt düşüyor. Pistte takip ettiği yolu çizmeye kalkışsam ortaya anlamsız bir karalama çıkacak gibi geliyor. Bu arkadaşın “sakin” ve “sükûnet” kelimelerinin ne anlama geldiğini bilmediğini düşünüyorum. İşin kötü tarafı kızlar da bu dağınık dansları yapan erkeklere bayılıyorlar. Düşünsene Günlükcüm, kız tavlama yaşlarında olsam mecburen öyle dans etmeyi öğrenmek zorunda kalacaktım.

Günün birinde bir seminer vereceğim. Katılmak için milongalarda en az beş yıldır dans ediyor olma şartı olacak. Seminerin süresi bir dakika falan olacak ve şunu söyleyeceğim: “Her kapalı tutuş sarılmak demek değildir. Lütfen partnerinize nasıl sarıldığınızı bir kez daha gözden geçiriniz”. Bu kadar. Sonra gelsin paralar !.. Sakın bunu ağzından kaçırma sevgili dostum, yoksa o seminere kimsecikler gelmez.

Point’in geçen haftaki süper enerjisinden sonra nasıl bir milonga beklersin ? İşte ben de o beklentilerle milongaya gidip oldukça enerjisiz bir salonla karşılaşınca ne kadar şaşırdığımı tahmin edebilirsin. Bir arkadaş gelip “nerede bu dansçılar” diye bana sordu. Hiçbir fikrim yok dedim. Maç yok, başka özel bir milonga yok, kar yok… Yani o salonun dolmasını engelleyecek hiçbir neden yok. Sonuç: Neredeyse %20’sine yakın kısmı dünyanın dört bir yanından gelmiş dansçılardan oluşan sadece 60 kadar tangocu. Ayrıca konunun DJ ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok. Yani tangocular güzel müzik olan yerlere gidiyorlar diye düşünsek bu gece izdiham olması gerekir. Öyle de değil. Sevgili Gökhan bu zor gecenin altından öyle güzel kalktı ki anlatamam. Anlaşılan yeni bir akım yaratıp kendi müritlerimi oluşturmaktan başka çarem kalmadı. Öyle olunca duyurularda da çeiştli espriler, yenilikçi promosyonlara falan gerek kalmayacak. “Saat 21:30’da başlıyoruz. Gelin lan !..“ diyeceğim, yetecek.

Tango konusu sıktı. Hatta tangonun kendisi de sıktı. Onun için biraz da ülkenin durumuna bakalım. Referanduma birkaç hafta kala uluslararası tansiyon giderek yükseliyor. Birkaç bin evet oyu daha fazla alabilmek için ülkenin saygınlığını hiçe sayıp her alanda gerginliği pompalayan adamların önünü kesmek için yapacak pek bir şey kalmadığını görüyorum. Yani yapacak olsak 5-10 yıl önce yılan büyümeden başını ezmemiz gerekirdi. O minik solucan büyüdü ve artık bir ejderha oldu. İlk olarak “merak etme, bir şey olmaz, geldikleri gibi giderler” diyenleri yiyecek. Sonra sıra hepimize gelecek.

İlkbaharın geldiği, havanın artık ısınmaya başladığı, Barbaros Bulvarındaki ağaçların abartılı bir şekilde budanıp yolun kelleştirildiği, masmavi gökyüzünde güneşin bizi selamladığı, Pazar günü sevgili çayırımızda hasret gidereceğimiz güzel günlerde bu kadar karamsar şeyler yazdığım için özür diliyorum.

Haa… ne diyordum ? Sarılmak falan.. Evet, partnere öyle güzel sarılalım kiii… O kadar.

İyi geceler dostum,

Güralp

« önceki
                Web Stat