English

Günlük

« önceki

SON VİRAJ

14 Nisan 2017 Cuma

Sevgili Günlük,

Düzenli bir vatandaş olarak zamanı gelince vergilerimi yatırdığımı biliyorsun. Unutup cezaya düşmemek için ilk fırsatta bu tip ödemeleri yapıp konuyu bir köşeye atmak beni müthiş memnun ediyor. Bu ödemelerden biri de motosikletin zorunlu trafik sigortası. En geç nisanın 17’sinde yenilemem gerektiği haberi gelince hemen bankaya koşup sigorta primini öğrenmek istediğimi söyledim. İki yıl önce 210 lira ve geçen yıl 620 lira verdiğim prim acaba bu yıl kaç bin liraya yükselmişti, merak içindeydim doğrusu. Şubedeki görevli arkadaş ekrana uzun uzun baktıktan sonra tatlı bir tebessümle bana dönüp “Çok şanslısınız Güralp bey, bir saat öncesine kadar gelseydiniz yaklaşık 700 küsur liralık bir teklif vermem gerekecekti. Ancak bir saat önce yeni kararname yürürlüğe girdi ve şu an yatıracağınız prim sadece 191 lira” dedi. “Naasıl yani??” diyesim geldi. Bir gün önce sigortayı yaptırsam beşyüz liradan fazla para sigorta şirketinin kasasına mı gidecekti bu durumda. “Nasıl soyulduğumuzu bile bile bu adamları başımızda tutuyoruz ya, oh olsun bize” dedim.

Soygunun boyutlarını tahmin etmemiz bile mümkün görünmüyor. Örneğin, sadece kullanmadığımız köprülerin inşaatları yapan firmalara ödenen garanti parası bile günde milyonlarca lira tutuyor. Bu para sadece o evetçilere değil hepimize giriyor diyeceğim, ayıp olacak. Hepimizin cebinden (ç)alınıyor desem yumuşatmış olur muyum bilmem. Öte yandan haftalardır sadece gündemimizi değil, gecemizi, gündüzümüzü, her saniyemizi dolduran referandum için sadece üç gün kaldı. Yani, huzurlu son üç günümüz. Bildiğin SON VİRAJ !.. Ondan sonraki süreç –referandum sonucu ne olursa olsun- son derece acı dolu ve zorlu geçecek. Umarım bütün her şeyin sonunda, tekrar aydınlığa kavuşmuş Atatürkçü bir ülkenin fertleri olarak hayatımıza devam edebiliriz.

Öte yandan tangocular olarak şanslı azınlıktanız. Referandum konusundan birazcık uzaklaşabilmek için kendimizi akşamları milongalara atabiliyoruz. “Yaşasın tango, iyi ki varsın” deyip dünyayı bir süreliğine unutup o dünyaya dalıyoruz ya… İşte böyle gecelerden birinde, yani dün akşam gittiğim milongada izlediğim gösteride bir şey dikkatimi çekti. Ben daha çok gösteri dansını değil, gösteri dansını izleyenleri izledim. Sadece bir-iki çift gözün dışında tüm gözler dans eden çiftin ayaklarına kilitlenmişti. Adeta orada dans eden iki kişi değil, sadece dört tane ayaktı. Biraz düşününce bundan şöyle bir sonuç çıkardım: Tango dediğimiz dansı sadece figüre indirgeyince izlenecek kısım da sadece ayaklar oluyordu.

Orada birbirine sarılmış uyumla dans eden iki beden, iki kişi iken, izlenen bölüm ağırlıklı olarak dizin altında kalan kısımlardan ibaretti. Daha önceleri tango konusuna yeni ısınan arkadaşlara “tango belden aşağı kısımla yapılan bir dans değil, yürekle beyin arasında yapılan bir danstır” derken şimdi biraz değiştirip “diz altı yapılan dans değildir” demem gerekiyor. Sevgili dostum senin anlayacağın, geçen yıllar içinde tangoda hedeften biraz daha uzaklaşmışız. Sonra da niye bu milongaların enerjisi bir türlü eskisi gibi olmuyor diye dertleniyoruz.

Point’in geçen haftaki müthiş enerjisi hafta boyunca çoğu tango ortamında konuşuldu. O kadar konuşmadan sonra ne beklersin ? Bunu duyan başka dansçılar da heveslenip toparlanıp Point’e koşacaklar değil mi ? Pek öyle olmadı. Yani seksen kişiyi aşkın kalabalık gözüme az göründüğünden değil ama olması gerekenin daha altında kaldığı için böyle söylüyorum. Geçen haftaki chacarera workshopu epeyce dansçının salona erkenden gelmesine yaradı. Bu hafta da salonu uygun bulunca bu kez de milonga adabı gibi şeylerin ağırlık kazanacağı konularda sohbet edelim diye duyuru yaptım. Sonuçta toplam kaç kişi geldi sohbete ? Sadece bir kişi. Evet bir kişi. Demek herkes tango konusunda her şeyleri bildiğinden o kadar emin ki bir daha böyle şeylere kalkışırsam n’olayım diye karar verdim.

Gökhan’ın güzel müzikleri, salonun enerjisini yukarıda tutmak için gösterdiği büyük gayret, yabancı katılımcıların sadece kadınlardan oluşması, bu kadınların ikisinin radikal islam ülkesi olan İran’dan gelmesi ve gecenin sonunda yine süper eğlenceli bir chacarera, gecenin önemli notları arasında yerini aldı. Gelecek hafta yine demokraside kalmaya karar vermiş ülkede, yine Beşiktaş maçlı, yine enerjik, yine güzel bir Point milongasında görüşmek üzere...

İyi geceler dostum,

Güralp

Sinir oluyorum köşesi: Araplaştırılan Beyoğluna ve tramvaysızlaştırılan İstiklal Caddesine sinir oluyorum. Yok, bu olmadı. Düzeltiyorum: Beyoğlunu Araplara teslim edenlere ve İstiklal Caddesinin sembolü olan güzelim tramvayı geçici veya kalıcı olarak ortandan kaldıranlara sinir oluyorum.

« önceki
                Web Stat