BOTOKS MU DEDİNİZ ? YAPIN TABİ
21 Nisan 2017 Cuma
Sevgili Günlük,
Dün havayı güzel görüp motora atladığım gibi karşıya paten yapmaya gittim. Hava güneşli, her yer yemyeşil ve masmavi, kısaca tam bir bahar havası. Ortalıkta sayısız emekli ve yaşlı insan (yani bildiğin yaşıtlarım) ya ağır ağır yürüyüş yapıyor ya da Belturlarda oturmuş sohbet ediyorlar. Hızla patenleri takıp sahilde kaymaya başladım. Bunu hep yapıyorum da neden şimdi sana anlatıyorum diye merak etmiş olabilirsin Günlükcüm. Dinle bak: Yolun bir noktasında bisikletle gezinti yapmaya çıkan bir abla yan yoldan çıkıp bisiklet yoluna döndü. Daha doğrusu, önce ablanın abartılı bir şekilde doldurulmuş dudakları döndü, sonra kendisi!..
Kadınlar her zaman güzel olmaya ve yaşlanmaya karşı erkeklerden daha çok gayret sarf etmiştir. Kendilerine daha çok bakarlar, bunun için de bütçelerini zorlayan masraflar yaparlar. Eskiden sadece burun estetik ameliyatları yapılırken, teknolojinin tıptaki yeni uygulamaları sayesinde yüzün ve vücudun her tarafını yeniden şekillendirmek mümkün oluyor. Ortaya güzel bir şeyler çıkıyorsa neden yapılmasın, değil mi Sevgili Dostum. “Yapılsın ama abartılmasın” diye bir şerh koymak istiyorum. O estetik müdahaleler sonucunda bütün kadınlar birbirine benzemeye başladı. İşin bir yönü bu. Diğer yönü ise, az önce söylediğim gibi yapılan değişikliğin abartısı ve bisikletteki ablanın dudakları da bu abartının bir örneği. Yaptırma demiyorum, yaptır ama “madem paraya kıyıyorum, malzemeden kaçma” deme. Öte yandan “abla” dediğim kişiler 20 yaşından 50 yaşına kadar olan hanımlar. Ondan sonrası teyze sınıfına giriyor. Benim de bu şartlarda amcalıkdan dedeliğe doğru hızla yol aldığımı söylersen, sayfalarını parça-pinçik ederim Günlükcüm, demedi deme.
Konun özeti şöyle: Güzellik benim için de önemli. Baktığımda doğal göründüğü sürece güzelleşmek için yapılan her şeye desteğim tam. Yani, botoksu, aktarılan yağ dokusunu ve adını bile bilmediğim müdahaleleri istedikleri kadar yapsınlar ama doğallıktan şaşmasınlar. Buna karşılık erkekler ne yapıyor ? HİÇ !.. Evet, kocaman bir hiç. Kadınlar güzelleşmeye çalışırken, erkekler genel olarak cüzdanlarını doldurup daha güzel kadınları cezbetmeye gayret ediyorlar. Bu kadar iğrenciz.
Gördüğün gibi referandum yapılıp Türkiye’nin kaderi yeniden şekillenirken ben gidip kadındaki estetik bıdı bıdılardan bahsediyorum. Neden ? Çünkü oynanan oyun, bizim gibi sıradan insanların anlayamayacağı kadar karmaşık ve karanlık. Ellerinde o kadar olanak varken, rahatlıkla belgelenebilen sahtekârlıklarla referandumu kazanmış gibi yapmalarının ardında kim bilir neler yatıyor. Onun için bu konuda susup olanları izlemeyle yetiniyorum.
Hayretlerle izlediğim başka bir konu ise Belgrad. Belgrad’a ne mi olmuş ? Hiç, sadece bir tango festivali düzenleniyor ve o festivale –söylenenler doğruysa- Türkiye’den 150-200 kadar tangocu katılıyor. Geldiğimiz hale bak !.. Bundan on yıl önce Beyrut, Moskova ve Avrupa’nın çeşitli şehirlerinden yüzlerce insan İstanbul’a tango yapmak için gelirken, şimdi tek bir festivale yüzlerle ifade edilen sayıda tangocu gönderiyoruz. Milongalarımızda bölünme, parçalanma, enerji düşüşü gibi konulardan şikayet ederken buna bir de dans edecek tangocu bulamama gibi yeni bir sorunu ekleyeceğimiz günler de geliyor. Bu arkadaşların Belgrad’a gidişlerin en güzel yanı, işin profesyonel tarafı. Yani o festivalde eğitim verip gösteriye çıkacak eğitmenlerinin, milongalarında müzik yapacak DJ’lerinin ve burada ürettiği kıyafetleri satacak kişilerin bizlerden birileri olması, tango konusunda gösterdiğimiz ilerlemeyi simgeliyor.
Point’in az kişiyle yapılmış olmasının mazereti ister Belgrad olsun, ister kötü hava koşulları olsun, ister BJK maçı olsun, isterse de başka milongalara bölünmeler olsun fark etmiyor. Kaybeden bizim tangomuz oluyor. Az dediğim, elli kadar dansçı, o dansçıları sürekli pistte tutmayı başaran DJ Mihran ve salondaki güzel enerji, gecenin özeti olarak verilebilir.
Haftaya tekrar dolu bir salonda ayaklar patlayana kadar dans edilmesini umarak yatağa gidiyorum. İyi geceler dostum,
Güralp
Tansiyon Abi köşesi: Abicim, milonganın tam ortasında gelip başıma çöreklenmen hiç hoş olmadı. Seni üzecek hiçbir şey yapmazken gelip bana kızmanı hiç anlayamadım. Biraz gevşeyip kendimize gelelim lütfen.
|