GEÇMİŞ ZAMAN OLUR Kİ = #tbt
16 Haziran 2017 Cuma
Sevgili Günlük,
Dün yine geleneksel Eminönü-Mercan-Tahtakale turlarımdan birindeydim. Yani, ihtiyacım olan bir-iki şeyi almak için gidip, ihtiyacım olmayan fakat “ya ihtiyacım olursa” ya da “şunlardan alıp Point’e gelenlere versem süper olur” diye düşünerek kucak dolusu şeyleri alıp geri döndüğüm turlardan biri. İstiklal caddesi gibi oraya her gittiğimde artık midem biraz daha kalkıyor. İçerik günden güne ilkelleşip Araplaşıyor. İçerik dediğim şey sadece müşteri kesiti değil, sunulan mal ve hizmet türlerinin tamamı. Örneğin eskiden sadece birkaç yerde turistik Osmanlı türü sunumlarla içecek servisi yapılan mekan varken, öyle değişiklikler olmuş ki bazı sokaklarda gezerken gerçekten takvimde 150-200 yıl geriye gitmişiz gibi bir hava oluyor.
Dikkatimi çeken şeylerden biri de “modern çağ tesbihi” stres çarkının yaygınlaşması oldu. İki ay öncesine kadar bazı dükkanların vitrinlerin bir köşesinde ve bazı sokak tezgahlarında yer alan stres çarkları, bence hiçbir ülkede görmediği kadar ilgiyi bizde görmeye başlamış olmalı ki her yer bu çarkların bin bir çeşidiyle dolu. Abartmıyorum, bazı sokaklardaki dükkanların yarıdan çoğu sadece stres çarkı satıyor. İlk gördüğümde sadece üç köşeli olan çark artık iki, üç, dört veya beş köşeli olmuş. Parlağı, sedeflisi, ışıklısı, ışıksızı… Ve bütün Anadolu esnafı gelip yüzlerce-binlerce çarkı poşetlere doldurup yaşadıkları yerlere götürüyor ve tüketiciye satıyor. Özetle tesbih out, stres çarkı in.
Ben bu turu yaparken bir CHP milletvekili tutuklanmış. Şaşırdık mı ? Hayır. Artık sıra onlara geldi. Yakında herkes susana kadar çoğumuz bir nedenle tutuklanmış oluruz. Örneğin milongalara katılanlar Fetöcü örgüt ayini yapıyor diye içeri alınabilir. Gülme Günlükcüm, bu tip şeyler çok uzak olasılıklar değil ne yazık ki...
Konumuz neydi ? Tango. Bazen unutuyorum. Evet, tango konuşmamız lazım. Bu hafta İstanbul’da yine festival haftası. Bana öyle geliyor ki gelecek hafta şöyle bir başlık atabilirim: “Bu hafta İstanbul’da bir tango festivali yoktu”. Evet, o kadar çok festival ve maraton tipi etkinlik var ki saymak ve takip etmek bile zorlaştı. Ben bu işin içinde olan biri olarak takip etmekte zorlanıyorsam, sosyal bir dansçının halini düşünmek bile istemem doğrusu. Okul dansçıları için sorun yok, daha doğrusu haber almamak gibi bir ihtimalleri yok. Onlar, kendi okulları veya kardeş okulların festivaliyse, zaten ekip olarak oradalar. Gece-gündüz birlikte dans edip, birlikte yiyip-içip, birlikte derslere girip yüzlerce selfie paylaşıyorlar. Başka grupların yaptıkları etkinliklerde ise neredeyse hiç yoklar. Bu durumun beni ilgilendiren tarafı mı ? Yok tabi ki. Ben sosyal bir dansçı olarak katılabildiğim kadar çok etkinliğe katılıp ortamların keyfini sürmeye çalışıyorum.
Örneğin bugün başlayan festival İstanbul’un en eski festivallerinden, belki de en eskisi. Ve bu yılki kadroda yine Aoniken Quiroga var. İsmini yazmakta bile böylesine zorlandığım bir dansçının dansını izlemenin büyük bir keyif veriyor olmasına ne dersin Sevgili Dostum ? Geçen yıl da benzeri şeyleri yazmış olabilirim ama olsun, tekrar yazayım. Türkiye’ye gelen-gelmeyen onlarca çift içinde gösteri dansını en sevdiğim çift işte bu Aoniken-Alejandra çifti oluyor. Çünkü danslarını izlerken tekniklerini değil gösterinin tamamını izliyorum. Onun için bu cumartesi gösteri yapacakları festival milongasını kaçırmayı düşünmüyorum, oradayım.
Bu akşam POINTmini’ye gelenlerden de bir kısmı anons saatinde festivalden bahsettiğimde bu festivali hiç duymadıklarını ya da daha bugün duyduklarını söylediler. Bu hafta ikincisini yaptığımız “mini” Point’e gelecek haftaki milongayla veda edip yine ön salona dönüyoruz. Tamam, ön salonu özeldik ama bu salon da gayet sevimli ve hoş oluyor. Bu akşam da düşük enerjiyle başlayan milonga, geleneksel olarak yarıdan sonra güzelleşti. DJ’imiz Yüksel oldukça zor bir görevin altından başarıyla çıktı.
Bütün bunlar olurken 19 Temmuzda yapacağımız Kanyon Milongası’nın da hazırlıklarını unutmamak lazım değil mi dostum. Onun için şimdi dinlenip yarın çalışmaya başlayabilirim.
İyi geceler Günlükcüm,
Güralp
Sinir oluyorum köşesi: Kendimize ait çok daha güzel laflar varken özenti ergenler tipi yabancı terminoloji kullanılmasına sinir oluyorum. En güncel örneği: “geçmiş zaman olur ki…” diye başlayıp eski bir fotoğrafı göstermek artık geçerli bir yol değil. Bunun yeni şekli, sosyal medyada eski bir fotoğraf paylaşıp başına #tbt yazmak. Üstelik birçok insan tbt’nin açılımını bile bilmeden kullanıyor bunu... Daha çok sinir oluyorum.
|