English

Günlük

« önceki

ZAFER BAYRAMI

1 Eylül 2017 Cuma

Sevgili Günlük,

Dün, gün boyunca sayısız tanıdık Facebookta 30 Ağustos Zafer Bayramımızı kutladı ya... Yine körler ve sağırlar, birbirini ağırlar durumu söz konusu oldu. Yani elbette bayramımızı kutlayacağız da, elimizi klavyeden çekip kafamızı dışarı çıkarıp bir bakalım, durum nedir diye, değil mi Dostum ?..

Birkaç yıl öncesine kadar milli bayramlarda sokağımızda sayısız bayrak dalgalanırken, dün toplam 3 (evet, yazıyla sadece üç) tane bayrak asılıydı. Ortalığın aşırı sessizliği sıkıcı geldi. Elimi klavyeden çekip kafamı dışarı çıkarayım dedim ve Eminönü’ne gitmeye karar verdim. Dükkanlardan birkaç tane açık bulursam evdeki bazı eksikleri alacaktım. Sonuçta milli bayramdı ve teorik olarak turistik belgesi ya da özel çalışma belgesi olan mekanların dışındaki her yerin kapalı olması gerekiyordu. Yolda Karaköy’e kadar hafiften bir tatil havası vardı. Yollar boşa yakındı ama ortalıkta pek bayrak falan görünmüyordu. Ancak görüntü, Galata Köprüsünün üstünden itibaren birdenbire değişti. Ortalık sanki hafta içi normal bir günmüş gibiydi. Hele Eminönü Meydanı!... Sadece Hamdi Restaurant’da bayrak asılıydı. Koskoca meydanda TEK BİR BAYRAK !.. Ara sokaklara girince durumun ne denli ümitsiz olduğunu bir kez daha anladım. Bugün, o halk için milli bayram falan değildi. Sıradan bir gündü. Bu bahsettiğim halk nüfusumuzun %60+'lık bir kısmını oluşturuyor. Hele ki yeni eğitim sistemiyle birkaç yıla kadar %80-90'lara ulaşmış olacaklarını bilmek tam bir kabus oluyor.

O çakma darbenin savuşturulup, bu olayın koyunlara demokrasi günü diye yutturulmasının üstünden bir yıl geçtikten sonra sokaklarda kıçlarını "ööölürem Tüüüürkiye" diye yırtarak ellerinde bayraklarla dolaşanlar, bugün olağan günlük yaşantılarına devam ediyorlardı.

Bu ülkenin artık bir zafer gününe daha ihtiyacı olduğu ortada. Bizse bunu Facebookta profil fotolarımızı değiştirerek veya "bu bayrağı bir milyon kişiye gönderiyoruz" zincirleri yaparak elde edeceğimizden eminiz (ya da eminiz taklidi yapıyoruz). Ben bu satırları bitirdikten birkaç saat sonra memleketin dört bir yanında binlerce, onbinlerce hayvanın gırtlakları kesilip oluk oluk kanlar akıtılacak ve bunu dinimiz böyle emrediyor diye yaptıkları söylenecek. O kurban edilen hayvanların bir kısmı din korkusuyla borç-harç alınıp cehaletin dibine vurmuş insanlar tarafından kesilirken, bir kısmı da çalıp-çırptığı paraların sefasını süren sahtekarlar tarafından gösteriş aracı olarak kullanılacaklar.

Yine ümitsiz Zafer Bayramından tangoya sıçrama zamanı geldi. Geçen haftaki yazıma “Çok Eşliliğe İnanıyorum” diye başlık atınca ilgi patlaması yaşamıştık. Bu haftaki başlığı “Zafer Bayramı” yaparsam ve okuma oranı bir önceki haftaya göre %30’un altına düşerse, yukarıda yazdıklarımı biz tangocuların da sonuna kadar hak ettiğimize karar vereceğim. N’apalım, bu da benim kendi kendime “kamuoyunun nabzını tutma” şeklim.

Bayram öncesi “artık İstanbul’da kim kaldı ki milongaya gelsin” derken, yine hoş bir katılımcı kalabalığı ile bayrama merhaba dedik. Üstelik kadın/erkek oranı neredeyse bire bir olunca gelen herkes dans etmekten yıpranmış olarak tatile başladı. Bu arada biz de arada korsan chacareramızı yapmadan duramadık.

Yarından itibaren birkaç gün süresince İstanbul’un bu boş halinin keyfini çıkarmaya hazırım. Pazar olsun da çayıra gideyim diye günleri iple çekiyorum. Çünkü o günün keyfi ayrı bir güzel. Bir sonraki çayırda özel bir etkinliğimiz olacak. Şimdiye kadar pek kimse duymasın, ilgisiz insanlar gelmesin diye uğraşırken, bu sefer ilgili-ilgisiz herkes gelsin diye debeleneceğiz. Çünkü işin ucunda güzel bir hayır işleme var. Bu kadar bilgi şimdilik yeter.

Zafer Bayramımız kutlu olsun !.. ((Kurban tarafı beni hiç ilgilendirmemişti, hala da aynı.

İyi geceler dostum,

Güralp

« önceki
                Web Stat