English

Günlük

« önceki

DUYGUSAL BİR KİTABI NASIL OKURDUNUZ ?

2 Kasım 2019 Cumartesi

Sevgili Günlük,

Uzun bir aradan sonra, daha doğrusu tam olarak iki yıl sonra ilk kez seni elime alıp baktım ve gerçekten mahcup oldum. Evet, bir Günlük bu kadar ilgisiz bırakılmamalıydı ama yaptım bir kere, affet beni. Bundan sonra her hafta olmasa da arada sırada sana bir şeyler yazmaya karar verdim. Günlükcüm neden yazmaya ara verdiğimi hatırlıyor musun ? Sen artık yaşlanmış olabilirsin, hatırlayamazsın. Ben söyleyeyim: Yazacak güzel bir şey olmuyordu da ondan. Ülke gündemi ile tango gündeminin, tatsızlıkta birbirinden farkı yoktu. Peki, geçen zaman içinde değişen bir şeyler oldu mu ? Evet, oldu. Oldu ama tahmin edilebileceği gibi hep kötüye doğru oldu. Şimdi bu şartlar altında sadece mutlu yaşıyor numarası yapıyoruz. Hadi, sen de bize katıl, mutluymuş gibi davran…

İşte sana şu an aklımdan geçenlerin özeti:

Duygusal bir romanı birine ver ve evine gittiğinde bu kitabı okumasını söyle. Kitabı alan arkadaş ne yapar ? Evine gider ve uygun bir zamanda açıp sessizce okumaya başlar. Kitabı okurken kimse onu izliyor mu, tonlamalarını düzgün yapıyor mu, panik halinde mi okuyor yoksa tadını çıkara çıkara mı okuyor gibi konularda yargılayamaz, değil mi ? Tabii ki bu arkadaş kitabın tadını çıkara çıkara okuyup okumayı bitirir. Çünkü önemli olan; kitabın konusu, yazarın o konuyu nasıl işlediği ve o kitabın kendisinde bıraktığı etkidir.

İşte bu okuyucuyu tango dünyasında tam olarak kime benzetebiliriz ? ”Sosyal tangocu”ya. Değil mi ?

Şimdi senaryomuzu biraz değiştiriyoruz. Bu arkadaşa diyoruz ki “Dostum, bir TV programında sunuculuk yapacaksın. Program kitaplarla ilgili. Senin yapacağın iş, her programda bir kitabı alıp bir bölümünü izleyicilere okumak”. Bu arkadaş gayet mutlu bir şekilde teklifimizi kabul edip hemen diksiyon ve oyunculuk dersleri almaya başlıyor. Tonlamalar, el hareketleri ve beden dili kullanımı konularında workshoplara giriyor. Birkaç ay sonra sonra kendisini bir TV kanalında o tip bir programda görüyoruz.

Çıkıp gayet alımlı, etkili ve hoş bir şekilde okumasını yapıp programını bitiriyor. Program sonunda stüdyodakilerin öpücüklerini ve tebriklerini alıyor. Sonra doğruca reji odasına giderek görüntüleri tekrar tekrar izleyip reytinglerde ne durumda olduğunu araştırmaya başlıyor. Peki bu arkadaş programda okuduğu roman parçasının tadına varıyor mu ? Tabii ki hayır. Hedefi o değildi ki… Okuduğu şey hakkında en ufak bir fikri bile yok ve zaten olamaz da. Onun bütün konsantrasyonu “nasıl göründüm, iyi okudum mu, mimiklerimi doğru kullandım mı veya izleyenler etkilenmişler midir” gibi konulardaydı.

Ne anlatmak istediğimi anlamışsındır Günlükcüm. Bu arkadaş bildiğin ”yeni kuşak sosyal tangocu” haline gelmiştir. Yani, çoğu milongalarda gördüğün, sadece belirli insanlarla dans eden, pistteki diğer çiftleri umursamayan, dışarıdan mükemmel görünmeyi hedefleyen, günün birinde o pistte gösteri dansını yapmayı hedefleyen, hatta daha ileride yarışamaya girip derece yapmayı hedeflemiş bir tangocu olmuştur.

Elbette şampiyonların da olması gerekir ama işin kötü yanı, herkes şampiyon olunca ben dans edecek kimse bulamıyorum (Burada şöyle gözünden yaş damlayan bir emoji az bile gelir. İki gözü iki çeşme olanını seçmem gerekir). Gittiğim çoğu milongada, bir çok güzel insanla tatlı tatlı sohbet edip, evime mutlu bir şekilde dönmeye çalışıyorum. E peki dans konusu ? Onu da gittiğim milongalarda ara-sıra, yaz boyunca pazar akşamları çayırda ve tabii ki şubatta memlekete gidip orada yapmaya çalışıyorum. Memleket nere mi Günlükcüm ? Buenos Aires

Geçen hafta Point iptal olmayıp yine koşturmayla geçse yine sana bir şeyler yazmak aklıma gelmezdi ama milonga yapamayınca kendimi sana adadım. Kafamdakileri toparlayıp içimi sana dökmem ise biraz zaman aldı. Mola verince yazmak kolay olmuyormuş. O halde tekrar bir araya gelene kadar uslu uslu beklemeye devam et sevgili dostum.

İyi günler,

Güralp

« önceki
                Web Stat