ARJANTİN Günlüğü - 2023
18 Mart 2023 Cumartesi
Sevgili Günlük,
Baktım da son 6 yılda sadece üç kez sana bir şeyler yazmışım. Bu kadar moladan sonra artık bir “Arjantin Günlüğü” ile sessizliği bozmanın zamanı gelmiş. Hazır mısın? Başlıyorum…
Bildiğin gibi pandemi başlarken, yani şubat 2020’de Buenos Aires’deydim ve sonradan öğrendim ki oradan covid+ olarak dönmüşüm. Sonra ne oldu ? Geçen 3 yıl boyunca hayat normale dönse de yine şubat geldiğinde memlekete gidip güzel güzel dans etsem diye hayaller kurdum. Ve sonunda şartlar uygun duruma gelince kendimi Buenos Aires’e attım. Tabi ki böyle düşünen tek ben değildim. Dünyanın dört bir yanından sayısız tangocu da aynı hisleri paylaşıyor, aynı planları yapıyordu. Nitekim çoğu milongada bunu net bir biçimde gözlemledim. Şimdi aklımdan geçenleri olabildiğince kısa yazmaya çalışacağım ama ne kadar başarılı olabilirim, bilemiyorum. Tabi ki bütün bu yazacaklarım "geleneksel tangocu" gözüyle olacak. Yani bana hoş gelmeyen pek çok şey belki de genelin çok hoşuna giden şeylerden oluşuyor olabilir.
Önce unutamayacağım bir anı ile başlıyorum:
Bir pazar akşamı (yani 5 mart) çok büyük oranda ortayaş yerel tangocularının katıldığı, bir parkta yapılan Sensibleros Milongasındayım. 200 kadar dansçının geldiği, pistte her tür dansı görebildiğiniz, cabeceo falan gibi şeylerin olmadığı değişik bir ortam. Biri oldukça güçlü, diğeri çok daha ufak iki hoparlörden müzik yayını yapılıyor. Bir Malerba tandasında pistte bir Arjantinli abla ile dans ediyoruz. Tandanın üçüncü parçası –Embrujamiento olabilir- başladıktan bir süre sonra büyük hoparlöre giden kabloya dans edenlerin takılması sonucunda hoparlör susunca pistin diğer yanından gelen cılız sesle dans etmeye devam ediyorduk ki dans eden-etmeyen herkes hep bir ağızdan çalan parçayı söylemeye başladı. Tam olarak rakı-balık yaparken çalan şarkıyı hep bir ağızdan söyler gibi… Artık sadece bu koronun sesi duyuluyordu. Tüylerim diken diken ve dolu gözlerle parçayı bu şekilde dans ederek bitirdik. Böyle bir şey ne İstanbul’da ne Moskova’da ne de dünyanın başka hiçbir yerinde olamazdı.
Gelelim Buenos Aires’de neler olup-bittiğine: Arjantin Tangosunun mabetlerinden, geçmişte iki kez “misafir milonga” olarak organizasyon yaptığım Salon Canning’in kapılarını milongalara kapatmasından sonra milonga trafiği oldukça değişmiş. Çok sayıda yeni mekânda milongalar, praktikalar yapılmaya başlanmış. Neredeyse her milonga öncesinde eğitmenler tarafından her seviye dansçıya milonga ücretine dahil dersler veriliyor. Tabi ki bu dersler eskiden de vardı ama şimdilerde iyice yaygınlaşmış durumda. Bunlar kulağa ne kadar hoş gelse de içerik o kadar tatlı değil. Benim gibi dans konusunda geleneksel takılmaya devam edenleri sürekli aynı salonlarda görmeye devam ettim: El Beso, La Nacional ve azcık da Marabu.
Son zamanlarda İstanbul’da bir “after” modası var ya… Yani milonga bitiminde ya aynı mekanda ya da farklı bir mekana gidip sabahlara kadar içip eğlenmelere devam edilen partilerden bahsediyorum. İşte orada da milongaların bir kısmı “parti milonga”lara dönüşmüş. Pandemi öncesinde diğer tüm milongalardan çıkanlardan dansa doyamamış olanları kendilerini La Viruta’ya atarlardı. Geceyarısından sonra saat 1-2 gibi Viruta’ya girip 4-5’e kadar pistte kurtlarını dökenlerin çoğunluğu benim gibi turistlerden oluşuyordu. Haaa… Ben de oraya gidenlerden miydim ? Bir aylık kalış süremde sadece bir kez gidip orayı organize eden Horacio Godoy’a merhaba derdim, o kadar. Peki, pandemi sonrasında durum nedir diyecek olursan, Viruta artık sadece bir seçenek haline gelmiş. Comedia vs gibi (o tip milongaları bilmediğim için “vs” deyip geçiştirdim) birçok mekanda milongalara sabahlara kadar devam ediliyor. Örneğin Juvernes Milongası geceyarısı gibi başlıyor ve o saatlerde pek kimse mekana gitmiyor. Dansçı akını daha geç saatlerde başlıyor. Programda orkestra varsa sahneye çıkış saatini söylüyorum: 03 !.. Yani sabaha az kala canlı müzik başlıyor. Gerisini sen düşün Günlükcüm.
Bu türde anlatacak çok detay var ama ben sonuçlara döneyim. Tango artık kesin bir ticari malzeme olmuş (Yeni bir şey değil, yıllardır söylüyordum da artık çok net bir biçimde görülüyor). Yerel insanlar ekonomik nedenlerle kolay kolay bu dünyaya giremiyorlar. Ayrıca dans öyle bir dönüşüm geçiriyor ki artık onların geleneksel sosyal danslarından çok uzakta. Milongalardaki yerel genç insanların sayısı çok çok düşük. Çünkü onların eğlenceleri yerleri barlar, cumbia klüpleri, peñalar (folk dansları yapılan mekanlar).
Bu şartlarda milongaların çoğunda şunları gözlemlemek mümkün:
• Genel olarak yabancı dansçılar ağırlıkta. Bunların bir kısmı maestrolara yakın olmaya çalışanlar (kendi ülkelerinde yapacakları organizasyonlara çağırma vs konuları).
• Maestroların çevre oluşturma çalışmaları. Böylece daha güçlü görünüp daha geniş kitleye ulaşma şanslarını yaratma gayretleri.
• İleride maestro olma çalışmalarını yapan yerli adayların bir şekilde yabancılara yakın olmaya çalışmaları. Asıl hedef, onlara yapışıp kendilerini başka bir ülkeye atmak...
• Tüm bu insanların pistte kendini diğerlerine gösterme, dans kalitelerini kanıtlama gayretleri.
• Ve o koskoca tango şehrinde bile, gidilen her milongada sürekli aynı insanlarla karşılaşma ve dans etme olasılığının yüksekliği.
Bu tip ortamlara girmek istemeyenlerin gittikleri milongalar ise artık oldukça yaşlı ve az sayıda kalan yerli dansçılar tarafından dolduruluyor. Bu tip milongalarda belirli giriş ücreti yok, gönlünden ne koparsa onu veriyorsun. Örneğin yaz mevsimi nedeniyle parklarda yapılan milongaların neredeyse tamamı böyle ve katılımcıların çok büyük bir kısmı o bölgelerde yaşayan insanlardan oluşuyor.
Şimdi de dans tarzındaki değişime bakalım: Tangonun geçirdiği evrimi her ortamda sık sık dile getiriyordum ama bu dansın kaynağında bile bu hızla değişeceğini pek tahmin edememişim doğrusu. Tabi ki bunun farklı nedenleri olabilir. Üç yıl boyunca o ülkede dans etmeye hasret kalan yabancı tangocuların –Bkz. ben- aynı anda akın etmeleri; Gelen yabancılar içinde yüksek teknikli çok sayıda Rus dansçının orada yaşamaya başlamış olmaları; Ve ülkenin kötü ekonomisinin sonucu olarak tango sektörünün para ihtiyacını karşılayabilmek için tarz değişikliğine gitmesi. Bütün bunların sonunda, genel olarak yapılan dansların İstanbul milongalarında görmeye alıştığımız dans tarzına dönüşümünü de normal karşılamaktan başka çare kalmıyor. Yani aynı dansı yapmak için $1.500 gibi bir uçak biletini almayı artık düşünmüyorum. Peki kötü bir danstan mı bahsediyorum? Elbetteki hayır. Tango artık çok daha güzel görünen, tekniği yüksek, öğrenmesi oldukça masraflı ve uzun süren bir dans şekline dönüştü.
Burada bir açıklama yapmam gerekiyor: Yukarıda yazdıklarımın özeti olarak tangoyu rayından çıkaran yabancı dansçılar derken onları asla kötülemiyorum. Tam tersine, dans ettiğim en güzel tandaların çoğu Rus ve Uzakdoğulu milongueralar ile olanlardı.
Peki bundan sonra ben ne yapacağım? Hiiiiiççç... Yani tangoyu kurtarmak gibi bir hedefim falan yok. Gittiğim milongalarda sosyalleşmeye, arada sırada gerçekten sarılıp benimle dans ettiğini düşündüğüm kadınlarla dans etmeye devam edeceğim. Organize ettiğim milongalarda da gelen herkesin verdiği ücretin karşılığını tam olarak almasına gayret edeceğim (keşke tüm tangocular tüketici olduklarının bilincinde olsalar) o kadar. Gerisi tango tüketicisinin bileceği iş :)
İyi geceler Günlükcüm. Umarım bundan sonra daha güzel konularla birlikte oluruz,
Sevgiler,
Güralp
|